Üç Aylar, manevi bir fırsattır! Bu fırsatı kaçırmayalım!

Mübarek Üç Ayların ilki Receb-i Şerif ayına, “Allah’ım! Receb ve Şaban Aylarını bizim için bereketli kıl! Mübarek eyle! Ve Bizi Ramazan ayına ulaştır” dualarımızla girdik, Regaib Gecesinide dualarla idrak etik elhamdulillah. Konferans ve sohbetlerin yoğunluğu arasında haftalık cuma yazımızı kaleme alamasak da geçtiğimiz yıllarda köşemizde yayınlanan bir yazımızı istifadenize tekrar arzediyoruz.

Üç Aylar; nefislerimizin ve nesillerimizin ıslâhı için bir fırsattır!

En büyük silahlı güç ve düşmanımız olan nefis terbiyesine çok ihtiyacımız olduğu bir zamanda üç aylar paha biçilmez bir fırsattır! Nefis muhakemesi ve muhasebesinden uzak, ahirete hazırlıksız yakalanmamak için nefis, heva ve arzularımızı Oruç, Salât (Namaz ve Salavat-ı Şerif’e) ve sadakalarımızla, hayır ve hasenatımızla, Zekât, zikir ve tesbihatlarımızla, tövbe, istiğfar ve dualarımızla yeniden rektefe edip ıslah etmeliyiz! 

“Kendi arzu ve heveslerini hayatın biricik gayesi hâline getirerek ihtiraslarını İlah edinen ve Allah’ında, zulümleri sebebiyle sapıklığı hak ettiğini bildiği için kulağını ve kalbini mühürleyip gözlerinin üzerine perde çekerek Hak ve hidayetten mahrum bıraktığı insanın acıklı hâlini bir düşünsene! Söyler misiniz; Allah böyle birini saptırdıktan sonra, artık kim onu doğru yola iletebilir? Öyleyse, ey insanlar, bunları düşünüp öğüt almayacak mısınız? (Casiye S. 23)

“Arzu ve tutkularını kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Zevklerini, çıkarlarını, ihtirâslarını hayatın biricik ölçüsü hâline getirerek bunları kendisine İlah edinen kimsenin ne kadar zavallı ve ne kadar aşağılık hale geldiğini görüyorsun, değil mi? Şimdi, onun inkârından sen mi sorumlu olacaksın?” (Furkan S.43) İlahi Mesajlarının uyarılarına uyarak; şehvet, şöhret, mal ve makamlara kul ve köle olmaktan kendimizi mutlaka kurtarmak için Oruç, Salât (Namaz ve Salâvat-ı Şerife) ve sadakalarımızla hayır ve hasenatımızla, zekât, zikir ve tesbihatlarımızla, tövbe, istiğfar, sohbet ve dualarımızla azgın nefislerimizi evcilleştirmeliyiz.

Korona’dan çok daha tehlikeli ve hepimize bulaşmış olan tatminsizlik, doyumsuzluk, şuursuzluk, şükürsüzlük, zikirsizlik, fikirsizlik ve nankörlük vs. gibi virüs mikroplarına karşı sadece Allah’a kul ve Hz. Muhammed (s.a) Efendimize Ümmet olmamızdan başka bir ilacımız yoktur! Tek çare İslam’dır! Müslümanca İnanmak ve Müslümanca yaşamaktır!

Allah’ın bu dehşet verici uyarısı ve yücelerden indirdiği Kur’an hakikati karşısında Müminlerin kalplerinin yumuşayıp saygıyla ürpereceği vakit hâlâ gelmedi mi? Evet, artık müminler, paslanan gönüllerini silkeleyip Kur’an’la yeniden hayat bulsunlar da böylece, daha önce kendilerine kitap verilen ve vahiyle tanışmalarının üzerinden uzun bir süre geçtiği için imanla tanışma heyecanını yitiren, kalpleri gaflet perdesiyle kapanıp katılaşan ve bugün birçokları yoldan çıkmış olan Ehli Kitabın (Yahudi ve Hıristiyanların) ve diğerlerinin durumuna düşmesinler!”(Hadid S.16) ilahi ihtarı karşısında dünyevileşmek sebebiyle mermerden de katılaşmış sevgi, saygı, merhamet uhuvvet ten uzaklaşmış kalblerimizi Oruç, Salât (Namaz ve Salâvat-ı Şerif’e) ve sadakalarımızla, hayır ve hasenatımızla, Zekât, zikir ve tesbihatlarımızla, tövbe, istiğfar, sohbet ve dualarımızla azgın nefislerimizin işgalinden kurtarmalıyız!

‘’Zira; hakkıyla Allah’a iman edenlerin kalpleri (Gönülleri) Allah’ı anmakla huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, Kalbler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur. Mutlu olur!’’ (Rad S.28)

Eşhur’ul Hurum (Hürmet edilen aylardan) olan Receb Ayında, her gün ve he ayda Salât (Namaz ve Salavat-ı Şerif’e) ve sadakalarımızla, hayır ve hasenatımızla, zekât, zikir ve tesbihatlarımızla, tövbe, istiğfar, sohbet ve dualarımızla azgın nefislerimizi ıslah ederek geçmiş günahlarımızı sildirtmeliyiz! Seyyiatlarımızı (günahlarımızı) hasenata döndürtmeliyiz! Günahlarımızın çokluğu sebebiyle Allahımızdan ümidimizi asla kesmemeliyiz!

Zira;

(Ey Muhammed! Onlara) De ki: “Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız, faydasız işlerle ömrünü ziyan eden isyanlarla ölçüyü taşıran) kullarım. (Siz yine de) Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, (dilerse ve layık görürse) (Kul hakları hariç ) bütün günahları (ve suçları) yarlıgayıcı ve affedicidir. Çünkü O, Kullarını bağışlayandır, esirgeyip acıyandır.” (Zümer S.53)

Ve en büyük Cihad Olan nefsimizle savaş mücadelesinin sonunda Emmareci (Emredici) Nefislerine mağlup Olmayan Mü’min Kullarına, “Ey gönlü vahiyle, Allah’a kullukla huzura ermiş nefse sahip kişi!” “Rabb’ine dön; O’ndan razı olmuş ve O’nun rızasını kazanmış olarak! Sen O’ndan hoşnut, O de senden hoşnut bir hâlde Salih kullarımızın arasına katıl ve Cennetime gir!” (Fecr S. 27—30) Ayet-i Kerimesiyle müjdelediği sonsuz rahat ve mutluluk Yurdu Ahiretin Cennet Saraylarına ebediyen varis olanlardan olmayı Allahımız hepimize lütfetsin! Amiin!

“..Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir..” (Yusuf S.53 ) ilahi mesajında belirtilen ve en büyük imtihanımız olan nefislerimizle ve dış düşman mel’un şeytan ve yandaşlarıyla mücadelemizde, Nefislerimizi ve Nesillerimizi ıslah etmemiz de Allahımız daim yar, yardımcımız ve muhafızımız olsun. Amiin!

Nefsimizde, ailemizde ve ülkemizde “İslam Sözleşmesi”nin uygulanması, Mescid-i Aksa’mızın, Osmanlıcamızın özgürlüğü ve tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun! Amiin.

Selam, sevgi ve duayla. 

1922 yılında Rize'den İzmit'e göç eden eski Karamürsel Müftüsü Ali Efendi'nin (r.a.) oğlu Şevki Yılmaz; 1955`de İzmit`te doğdu. İlkokulu 1967`de İzmit`te bitirdi. 1973 yılında İzmit İmam-Hatip Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Derince Lisesi`ni de dışardan bitirdi. 1974 yılında MSP-CHP koalisyonunda, Adalet Bakanlığı Özel kalemi olarak görev yaptı. Şevki Yılmaz, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü`nden 1980 yılında mezun oldu. Fakülte yıllarında Kartal Müftülüğünde Murakıp olarak memuriyet hayatına devam etti.