Kurtarıcılardan kurtulmak!

Kurtarıcılardan kurtulmadan mazlum Müslüman coğrafyanın her türlü terör, işgal, bela ve musibetlerden kurtulma imkânı asla olmayacak!

Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah (c.c)’ın adına ahkâm kesen ve Yüce Dinimizi kirli emellerine alet eden bu sahte kurtarıcılar, fitne ve fesatlarına devam ederek dış güçlerin planlarına alet oluyorlar!

Cihad ruhundan uzak, oturduğu yerden kurtarıcı bekleyen, “ağam bilir!” mantığıyla aklını ipotek ettirmiş, düşüncesiz, dertsiz, şuursuz, gamsız veya kontrolsüz ve azgın bir toplum oluşturuyorlar!

Kimi, mehdi bezirgânlığına soyunarak, kimi şeyhlik postuna bürünerek, kimi biat istismarlığıyla ve kimi de ilim maskesiyle Allah’ın kullarını itikaden, amelen ve ahlaken saptırıyorlar!

Kendilerinden olmayanları kâfir gösterdikleri; dinen cahil ve saf toplulukları hak ve hakikatten saptırıp kendi menfi emellerine kurban ediyorlar!

Müntesiplerini Allah’a davet edeceklerine, kendilerine bağlayarak nefis ve hevalarının esiri ediyorlar!

Kendilerini esir alan şeytan cinlerinin maharetiyle gösterilen bazı harikulade olayları keramet diye yutturarak milyonlarca saf beyni ipotek altına alıyorlar!

Asıl kerametin “İslami İstikamet, İmani Selamet, Allah’a Sadakat, Ehliyet ve Emanet” olduğunu bilmeyenleri veya unutanları tuzaklarına düşürüyorlar!

Müritlerine ayaklarını öptürten, abdest suyunu içirten, sattırdığı dua kitabıyla kansere yüzde yüz çare vadeden, yatak odalarına astırttığı resimleriyle müntesiplerini her an kontrol ettiğini söyleyen sapıklarla milyonlar aldatılıyor ve din adına sömürülüyor!

Müslümanların problemlerinin çözümünde ana kaynak olan “Kur’an-ı Kerim, Sünneti Seniyye, İcma ve Kıyas”tan oluşan İslam Nizamının delilleri çıkarlarına uymayınca rüyalarla, yeminlerle, beddualarla, yalanlarla, yaşlarla ve şişlerle toplumlarını hipnotizma eden bu din taciri siyaset istismarcısı mehdi bezirgânlarının morfinlerini dini sohbetlerle etkisiz hale getirmek hepimizin imani görevidir! 

Evet; mübarek ellerinin değdiği kefenlerle cenneti garantileten(!), türbelere bağladıkları bezlerle, bıraktığı paralarla dertlerinin biteceğini ve günahlarının aforoz edileceğini zanneden zavallıları bu din tacirlerinin elinden kurtarmak Müslümanların ve devletimizin en mühim görevidir!

Anıt ve kabirleri türbeye çevirip resmi törenlerde taşın, betonun karşısına geçip nefeslerini tutarak ayakta duran ve toprağın altındaki çaresizden çare bekleyenlerle, türbelerden ve yaşayan çaresizlerden çare bekleyenlerin arasında ne fark var?!  

Hepsinin cehalet ve şirk bataklığına düştüğünü ne zaman anlatacağız?!  

Kâbe ve etrafına diktikleri çoğu peygamber ve meleklerin isimleriyle anılan 365 putla Allah’a ortak koşan Ebu Cehillerin şirk günahı ile günümüz kurtarıcıları putlaştıranların cehaletlerinin şirkten farkının olmadığını ne zaman anlatacağız?!

Asıl kerametin “İslami İstikamet, İmani Selamet, Allah’a ve Resulüne Sadakat, Ehliyet ve Emanet”  olduğunu bilerek yaşayan ve kurtarıcı olarak insanları sadece Allah’a kulluğa ve önder olarak da Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize ümmet olmaya davet eden gerçek âlim, mürşid ve muallimleri tanıyarak ve tanıtarak bu bizi bilerek veya bilmeyerek şirk zulmüne düşüren sahte din baronlarının oyunlarını bozmalıyız! 

İmam-ı Rabbani, Abdulkadir Geylani, Aziz Mahmud Hüdai, Şeyh Şamil, Şeyh Ömer Muhtar, Sütçü İmam, Şeyh Yasin, Hasan El Benna, Mevdudi, Seyyid Kutub vs. gibi gerçek Allah dostlarının izinden yürüyen ahlak, ilim, irfan, vahdet ve tevhid yuvası manevi ve ahlaki okullar, vakıflar desteklenmelidir! 

Yeni Milli Anayasa’da tarikat, tekke gibi çok önemli ahlak okullarının açılış izni mutlaka Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan alınmalıdır! Ruhsatsız iş yerleri açılamadığı gibi bu müesseselerin iyice araştırılmadan açılmasına izin verilmemelidir!

Yegâne kurtarıcımız Allah (c.c), tüm Müslümanları ülkelerindeki din ve vatan düşmanlarıyla işbirlikçi bölücü, yıkıcı, yakıcı ve bedduacı kuzu postuna bürünmüş kurtarıcılardan kurtarsın.

Sevdiği gerçek dostlarıyla beraber eylesin! 

Nefsimize ve neslimize Allah’ımızı, Peygamberimizi, ana-babamızı, ehlimizi, vatanımızı ve tüm müminleri sevdirenlerin daim yar ve yardımcısı olsun!

1922 yılında Rize'den İzmit'e göç eden eski Karamürsel Müftüsü Ali Efendi'nin (r.a.) oğlu Şevki Yılmaz; 1955`de İzmit`te doğdu. İlkokulu 1967`de İzmit`te bitirdi. 1973 yılında İzmit İmam-Hatip Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Derince Lisesi`ni de dışardan bitirdi. 1974 yılında MSP-CHP koalisyonunda, Adalet Bakanlığı Özel kalemi olarak görev yaptı. Şevki Yılmaz, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü`nden 1980 yılında mezun oldu. Fakülte yıllarında Kartal Müftülüğünde Murakıp olarak memuriyet hayatına devam etti.