Hatalardan pişmanlık erdemliliktir!

“Ey Resulüm! Sen onların aralarında (hayatlarında) olduğun sürece Allah onlara azab edecek değildir! Ve Onlar tevbe istiğfar (günahlarından pişman) oldukça da Allah Onlara azab edecek değildir!” (Enfal Suresi 33. Ayet-i Kerime) ilahi mesajındaki ilahi ihtar ve müjde sadece kâfirlere mahsus değil, umumidir!

İlk hatayı Cennette işleyen ilk atamız Hz. Âdem (s.a) Efendimizle Hz. Havva (s.a) nenemiz Şeytan gibi cüretkâr bir tavırla (A’raf Suresi 12. Ayet linki) günahlarını savunsalardı affedilmeyeceklerdi!

Ama… Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve-illem taġfir lenâ veterhamnâ lenekûnenne mine-lhâsirîn(e)’’ manasıyla “Ey Rabbimiz, biz söz dinlememek ve şeytana uymakla kendimize, birbirimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan, bize merhametinle muamele yapmazsan kesinlikle hüsrana, ziyana uğrayanlardan oluruz.” (Araf S.23) yakarışıyla affedildiler, insanlığın ve melekût âleminin kıyamete kadar saygı ve hürmet ettiği şerefli bir insan oldular!

Bir Mazlum köleyi korumak için tokadıyla zalimin ölümüne sebeb olan Hz. Musa (a.s) Efendimiz çok geçmeden büyük bir pişmanlıkla, “…..Bu yaptığım, düpedüz şeytan işi ve besbelli ki şeytan, insanı yoldan çıkaran apaçık bir düşmandır!” dedi.

‘’Ve “Ey Rabb’im!” diye yalvardı, “Doğrusu ben, bu suçu işlemekle kendime gerçekten yazık ettim fakat senin merhametinden asla ümit kesilmez, o hâlde beni bağışla Allah’ım!” İçtenlikle yaptığı bu tövbeden dolayı, Allah da onu bağışladı; çünkü O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.’’ (Kasas S.15-16)

İşte bu samimi dua ve tevbe ile Musa aleyhisselam İlahi müjdeyle kazananlardan oldu!

Bir asra varan davet ve tebliğine rağmen kimsenin Müslüman olmadığına üzülen Hz. Yunus(a.s) Efendimizin tebliğ ve davet maksadıyla izinsiz başka yere hicreti sebebiyle denize atılıp balığın karnında ““Zün-nûn” (Balina mahkumYunus’u da an ki); hani o, (Musul Ninova’daki isyankâr kavmine) kızmış vaziyette (görev bölgesini izinsiz terk edip) gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi zannetmişti. (Okyanus altındaki ve dişsiz balina cinsinden bir balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: «Allah’ım Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben (nefsime) zulmedenlerden oldum»(Enbiya S.87) diye yalvarıp seslendiği feryatlarına cevaben “Böylece Yunus denize atıldı; dev dalgalarla boğuşurken, aniden büyük bir balık onu yutuverdi, o ise, işlediği günahın acısıyla kendini kınayıp duruyordu. Yunus hatasını anlayıp Rabbine yöneldi. Rabbinden af diledi. Bundan böyle bir daha yanlış yapmayacağına, Rabbinin emirlerine harfiyen uyacağına söz verdi. Pişman olup af dilemesiydi. Bir daha yapmayacağına dair söz vermeseydi, Kesinlikle, insanların yeniden diriltileceği Güne kadar o balığın karnında kalır, yani orası onun mezarı olur ve asla oradan kurtulamazdı. Nihâyet Yunus tövbe edince, onu hasta ve bitkin bir hâlde, bitki örtüsü olmayan ıssız bir sahile attık…….” (Saffat S.143---146) İlahi ihtarıyla kurtulup tebliğ ve davet hedefine yüz bin in üstünde olan tüm halkın kısa bir zamanda Müslüman olmasıyla kavuştu!

Bu misallerle özetlemeye çalıştığımız hata ve günahlarımızdan pişmanlıkla Tevbe hakikati, tüm Enbiya, Evliya ve tüm insanlık için geçerli olan büyük bir imtihandır! Asrımızda insanlığın maddi ve manevi felaketlerinin, zahiri ve batını afetlerin ana sebebi; toplumların işlediği yalan, iftira, faiz, fuhuş ve zulüm gibi tüm haramları, hatalarını ve günahlarını sevmesi ve savunmasıdır!

Hâlâ içimizde; İstanbul (Kostantınıyye) (İslam’a İsyan) Sözleşmesini ve ona dayalı çıkarılan insanlığa zulüm kanunlarını savunan aklı evveller var!

Hâlâ içimizde; Devletin en sağlam temeli olan aile birliğini parçalayan, zavallı evladları ana babası sağken öksüz ve yetim bırakan, boşanmaları tetikleyen, nüfusun azaltılmasını sağlayan ve en acısı kadın cinayetlerini tetikleyen “Süresiz Nafaka!” ve “Kadının beyanı esastır!” zulmünü ısrarla savunan gafiller var! 

Hâlâ içimizde; Çok genç yaşta İslam’ın Medeni nikâhıyla evlendiği için cezaevlerinde resmi nikâhları da kıyıldığı halde yıllarca mahkûmiyet almış babalara, zulme sebeb olduklarını bile bile halen af getirmeye korkanlar var! 

Tam yarım asırdır Milli Davamızın bir hammalı olan kardeşiniz olarak yakarıyorum.!!!

Her yıl azalmakta olan hasbi halkımızın sevgi, saygı ve oy desteğinin sebebinin nefislerimizden kaynaklanan yanlışlarımızdan ve bilerek bilmeyerek yaptığımız yukarıda bir kısmını yazdığımız zulümlerden kaynaklandığını artık anlayalım!

Son yıllarda artarak devam eden acı hezimetlerin neticelerinden şayet dersler aldıysak Resul efendilerimizin yaptığı pişmanlık erdemini gösterip sadece kavli değil fiili Tevbe edelim. Allah’ımızın yardımın yeniden tecellisi için yanlışlıklarımızı terk ederek acilen af dileyelim! En büyük günahlarımızdan olan Zulüm yasalarını ve adımlarını acilen kaldıralım. Bunları savunan gafilleri, varsa hainleri etrafımızdan uzaklaştıralım! Aksi halde;

 ‘’Kula bela gelmez Hak yazmadıkça,

Hak bela yazmaz kul azmadıkça...

Hak kuldan intikamın kul ile alır,

Dini irfanı bilmeyen bunu kul etti sanır...’’ akıbeti kaçınılmaz bir Sünnetullahtır!

Allah’ımız, İsm-i Azamı hürmetine hâlâ devam eden tüm mağdur ve mazlumların ahlarını ve beddualarını duaya ve sevinç gözyaşlarına döndürecek kararları bedel ödeme pahasına cesaretle, ferasetle, basiret ve hikmetle almayı tüm sorumlu ve mesul kardeşlerimize lütfeylesin! Amiin.

Nefsimizde, ailemizde ve ülkemizde “İslam Sözleşmesi”nin uygulanması, Mescid-i Aksa’mızın, Osmanlıcamızın özgürlüğü ve tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun! Amiin. Selam, sevgi ve duayla.

1922 yılında Rize'den İzmit'e göç eden eski Karamürsel Müftüsü Ali Efendi'nin (r.a.) oğlu Şevki Yılmaz; 1955`de İzmit`te doğdu. İlkokulu 1967`de İzmit`te bitirdi. 1973 yılında İzmit İmam-Hatip Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Derince Lisesi`ni de dışardan bitirdi. 1974 yılında MSP-CHP koalisyonunda, Adalet Bakanlığı Özel kalemi olarak görev yaptı. Şevki Yılmaz, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü`nden 1980 yılında mezun oldu. Fakülte yıllarında Kartal Müftülüğünde Murakıp olarak memuriyet hayatına devam etti.